Aslına bakarsanız şimdilerde yolda dövmeli birine rastlamaktan çok dövmesiz birine rastlamak çok daha zor. Misal; ”bir kafede garson çocuğun sıyrılmış kolunda, alışveriş yaptığınız butikteki satış elemanı kızın kulak arkasında, kuaförünüzün parmaklarında, sokaktaki kay kaycı çocukların bacaklarında, patronunuzun ensesinde…” kısaca baktığınız her köşede dövmeli biri muhakkak var.
Vücutların vazgeçilmezi yeni(!) takıntımız dövme sanatı aslında M.Ö. 2000’li yıllara kadar dayanıyor. Çok eski zamanlarda Hintliler, Japonlar, Afrika’ lılar ve Amerika Yerlileri dövmeyi süs olarak kullanırken pek çok yerde dövmeyi toplumda konum belirlemek amacıyla suçlulara, kölelere, ergenlere, işçilere ve askerlere layık görürlermiş. Bazı toplumlarda da bir nazarlık gibi kullanılır kötü ruhlara ve hastalıklara karşı vücudu koruduğuna inanılırmış.
Eski bir sanat olan dövme birçok toplumda bir estetik güzellik kavramı olarak yer edinmiş olmasına rağmen çok da uzak bir yıl olmayan 1992’de, Prada defilesinde bir manken, sırf ufacık bir ejderha dövmesi var diye işten atılmış ve dövmeli modeller uzun bir süre işe alınmamıştır. Şimdilerde ise neredeyse dövmesiz mankenlerin suratına bakılmazken o zamanlar dövmesiz el değmemiş beden kavramı sanırım modacıların ilham perileriyle iyi ilişkiler kurmasını sağlıyormuş :)
”Aman dövmen varsa işe girerken sıkıntı yaşarsın evladım”, ”Eğer dövmeliysen askere gidince jiletle kazıyorlar oğlum, sakın yaptırma haa!”, ”Senin gibi hanım bir kızın dövmeyle ne işi var, aman aman çok çirkin!” gibi cümlelerin artık toz bulutu olduğu bir çağdayız. Vücudu süsleyen bu kalıcı sanat her geçen gün modayla beraber kendini yenileyerek gelişiyor.
Dövmelerin; tribal dövmeler, biyomekanik dövmeler, yazı dövmeleri, yeni akım çeşit çeşit piksel dövmeler ve geometrik dövmeler gibi kategorileri var. Dövmeler yine kendi içlerinde de kollara ayrılıyor; çiçek dövmeleri, kuru kafa dövmeleri, hayvan dövmeleri, denizci dövmeleri vb. Şimdilerde parmaklara cup cake, kalp, kuru kafa, zümrüt dövmeleri, kollarda çiçeklerle süslenmiş renkli kuru kafalar ve bacaklarda kurdeleler çok moda!
Ünlüler de bu modayı yakından takip ediyor ve kendi aralarında galalarda en güzel en dövme yarışına giriyorlar.
Dövmeci konusuna girmeden edemeyeceğim :) Bana göre gerçek dövmeci dövdüğü(!) kişiyi tuval olarak gören değil onun hikayesini dinleyerek onun ruhunu çizdiği işe yansıtan sanat adamıdır. Bu sanat çizenden çok çizimi vücudunda taşıyacak olanı yansıtırsa ”ya sıkılırsan?” gibi can sıkıcı lafları duymaya bir son verebiliriz.
”Yaa ben de dövme yaptıracağım” diye içinizden sayıklıyor kısacası dövme yaptırmayı kafanıza taktı iseniz, naçizane önerim; biraz daha fazla para ödemekten kaçınmayın ve gerçekten sizinle iyi iletişim kuran gerekirse sizi tanımak için birkaç görüşme talep eden dövmecileri tercih edin. ”Olsun, nasıl olsa lazerle siliniyormuş canııım, ne olacak sanki, hı?” demeyin, lazerle silme işlemi çok acılı maalesef ve ne kadar dövme silinse de iz kalıyor. Yaptıracağınız dövme küçük bir yıldız da olsa büyük bir pinup kızı da olsa her çizimin içinde sanat yattığını ve bu sanatın da sizi yansıtacağını unutmayın derim.
bu da güzel ,yazılarının takipçisi oldum Elif