Şöyle bir zaman makinası olsa, istediğimiz zaman istediğimiz yere gidebilsek. Geçmişe dair bir çok şeye özleyenimiz vardır. Çocukluğumuza, gençliğimize, o zamanların daha masumluğuna, yalınlığına. Ama bugün sadece kıyafetlerde ki geçmişe özlemden bahsetmek istiyorum. 1920 lerin, 30 ların, 40 larin, 50 lerin ve bana göre altın çağ 60 ların modasından. Belki kıyısından köşesinden 70 lerin. Ama 80 ve 90 ların değil.O yılları atlamak istiyorum.Bu kadar şıklıktan,sadelikten,elegantlıktan uzak 80-90 ların modasını es geçmek istiyorum.
1920’ler 30’lar diyince akla davetler, pırıl pırıl pullu payetli elbiseler, baskın makyajlar, danslar akla gelir. Şıklığın, zarafetin dolu dizgin başladığı yıllar. İpeklerin, satenlerin, püsküllerin, incilerin baskın olduğu yıllar.
Ardından gelen 1940’lar 50’ler, daha sadeleşme yolunda. Kabarık midi elbiseler, daha kalın gündelik kumaşlar. Sanki 1930,40’ların feminen, seksi kadın havası gitmiş, ev kadını konseptinde bir akım yer almış gibi. Ama yine güzel, yine kibar yine dişi…
Ve tabi ki altın çağ 1960’lar. Her açıdan zirvede. Saç, makyaj, kıyafet, aksesuar, kumaşlarda ki baskılar, kıyafetlerde ki renkler, takma kirpikler, kabarık saçlar, eldivenler, şapkalar. Bir zaman makinası olsa kesinlikle 60’lı yıllara gitmek isterdim. Mini elbisemi giyip, kısacık eldivenlerimi takıp , saçlarımı kabarık topuz yapıp, kocaman küpelerimi takmak isterdim. Bence kadını bu kadar narin, bu kadar feminen, bu kadar şık yapan bir dönem olmamıştır. Tekrar böyle bir dönem gelir mi, masculen kıyafetlerden çıkıp tekrar kendimizi tam bir kadın gibi hissettirecek bir moda akımı olur mu bilemem ama, ben yine de 60’lı yılların modası üzerine moda tanımam.
1970’lerden itibaren sanki bir geri sayım başlamış gibi.Bir anda herşey sanki büyümüş, genişlemiş, kabalaşmış gibi. Kocaman gözlükler, kocaman paçalar, kocaman ayakkabılar. Ama 70’ler de yine güzel, özgün, bağımsız.
Çok şeker bir yazı olmuş, 1920’lerin hayranı olarak ilk fotoğrafı çok beğendim =)