Kuzguni,mistik bakıyor; o tekinsiz azınlıkta durup karşımızda. Girdaplarından çıkışa giden mesafede alabildiğine yaralıyor sivri düşünceleri sizi.
Sezilmedi fikrinin karanlığı ,standart yaşamın içerisinde.Bu sebepledir ki,sivri dişleri tenimizde şimdi.Bilinsin mevcudiyeti,karamsarlığının.
Tren raylarının sesleri uğulduyor beynimde.İç içe geçmiş dişliler,geçtikleri yerleri keskin bir kılıç gibi biliyorlar sanki. Ve ben de artık biliyorum ki,o da böyle. Uğultusuyla,keskinliğiyle..
O ,Lisbeth.
Etkileşime geçip de hasar vermeden ardında bıraktığı hiçbir şey yok. Derinlemesine duyumsadığı ilk his,zarar görmüşlüğün verdiği soğukluk.Soğukluk ,çocukluğunun odalarına,gençliğinin manevralarına sıçramış.
Soğuk,demirin içindeymişçesine soğuk.
Bakarken sabit,bıçağı saplarken sabit,savaşırken bile sabit.Devinimi,kendini tüketirken hissetmeyi seviyor.
Ağırlığı,demirin içinde.
Donanımı zekayla bilenmiş,kararlılığı öfkeyle karışmış.Kısacası tehlikeli,analizleriyle bile sizi defalarca öldürebilir.
Öpüşürken ,sevişirken ayrıksı,bütünlüğünü bozmuş parçalarını toplamaya çalışıyor böyle anlarda.
Ufkunu katladığı öngörülerinin liderliğinde ,o bütünlüğü de bulacak !
Hem zaten yaşam da ,dokunmakla başlamaz mı ? …